5. sınıftayken öğretmen herkese “bu hayatta yapmak ya da olmasını istediğiniz ve imkansız olduğunu düşündüğünüz şey nedir?” diye sormuştu. Sorunun ardından herkes gözlerini 5 dakika kapadı, düşündü ve öğretmen sırayla tek tek cevapları aldı.
Erkek çoğunluk “süpermen” ve türevleri gibi hayaller kuruyor, kız çoğunluk “peri, büyü, sihir, vs” hayallerinin peşinde. Birkaç kişi etkileyici cevaplar veriyor ve hepsi de öğretmenin koştuğu “imkansızlık” şartı ile örtüşüyor.
Sıra bana geldi. Bu cevabı vermek için çok düşünmemiştim. Bir çırpıda ağzımdan çıkıverdi. “Dünyayı uzaydan seyretmek isterdim” dedim. Hiçbir zaman büyüyünce astronot olacağım diyen çocuklardan olmadım. Öğretmende döndü ve “o ileride olur, başka bir şey söyle” dedi. Sevinmiştim. İmkansız değilmiş diye düşünmüştüm. Ama sonra şöyle bir etrafıma baktım. Duvarda mevsim tabloları filan var. Yok dedim içimden, bizim uzay işi yatar. Sonra sesli olarak “yok öğretmenim olmaz ben biliyorum” dedim. Öğretmen de “aferin sana” dedi.
Burada neye aferin dedi bilmiyorum. O an hoşuma gitmişti de, şimdi düşününce çok da iyi niyetli bir aferin değilmiş galiba.
Bunu neden anlattım? Felix uzaydan dünyayı seyrederken aklıma başka ne gelebilirdi ki? Peki, burada anlatmak istediğim şey nedir? İşte bu;
“Felix, uzayda dünyayı seyrederken ben okey dönüyordum. Felix, yeryüzüne indiğinde ben okeyi dışarı atmıştım.”
6 Yorum Var
Öğretmen seni başından sallamış ehea.
Galiba. :)
iş yerinde de her gün o kadar aferin demek zorunda kalıyoruz ki.. halimizi sen düşün Kudret :)
Aşk olsun Burak Bey :)
eheh biliyorum galiba. :)
Çok ayıp. :)