Güneşli bir günün verdiği enerjiye hayranıyım. Çok üzgün olsam bile sahilde çıkıp biraz dolaşarak havadan biraz enerji toplayıp mutlu olabiliyorum mesela. Eminim bir çok insan da böyle bir etki yapıyordur, güneş ve sahil.
Son zamanlarda özgürlüğümü kaybettiğimi hissediyorum. Keşke nedenlerini buraya açık açık yazacak cesaretim olsaydı. Ya da sadece cesaretim olsaydı. Her şeyi boş vermeye, hayatı istediğim gibi yaşamaya…
Bazı gençler vardır. “Biz hayatı iplemeyiz” havalarında yaşar onlar. Ben hiç birine inanmam. Herkesin sorumlu olduğu birileri ya da bir şeyleri vardır mutlaka. İstedikleri kadar umursamadıklarını söylesinler hayatı, hayat kendini bir şekilde umursattırıyor nasıl olsa. Ben o şekilde yaşamayı çok isterdim. O an canım ne istiyorsa onu yapmayı. Birden Güney’e gitmek, yolun yarısında vazgeçip Kuzey’e yönelmek gibi. Sadece sevdiğim kişileri önemsemek, sevmediğim kişilere hadi oradan diyebilmek gibi. Milyonlarca isteğimi sayabilirim böyle. Sizlerde az çok tahmin edersiniz zaten neyi isteyip neyi istemediğimi. Aynı şeyler geçiyordur akıllarımızdan.
Gece geç yatıp, sabah geç kalkmak gibi bir lüksümüzün olmadığı bir dünyada yaşıyoruz biz. Sabah 9’dan akşam 6’ya kadar bir masa başına hapsolup, hayatı kaçıranlar var aramızda. Cumartesi-Pazar, depar atıyorlar hayatı yakalayabilmek için. Yaz mevsiminin sadece 10 gününü doyasıya yaşamak için 355 gün çalışmak zorundayızdır. Hayal kurmak en doğal hakkımız. Yanlış anlaşılmasın ben sadece sisteme karşıyım.
Bütün bunlar nereden aklıma geldi değil mi? Bunca zaman ne düşünüyordum acaba? Sevgilimle birlikte sahile indik bugün. Canımız istedi bira içtik, canımız istedi çizburger yedik. Şimdiki zamandan, gelecekten konuştuk. Biraz romantizm yaptık. Ara ara gözüm sahilde dolaşan insanlara takıldı. O kadar insanın arasında, mutsuz bir ifadeye rastladığımı hatırlamıyorum. Herkes mi memnundu hayatından yoksa herkes mi rolünü çok iyi yapıyordu bilemedim.
Benim fikrimse; bozuk düzenin içinde, hayatı yakalamaya çalışan tüm insanları güneş çarpmıştı bugün.
Henüz Yorum Yapılmamış