Bazen insanlardan, kavgadan ve kendimden kaçmak istediğimi fark ederim. İçimden biri sessizce bir şeyler fısıldar durur, kimi zaman dilini bilmediğim şeyler, kimi zamansa duymak istediklerim… Ne söylerse söylesin, beni kaçıştan başka hiçbir şeye sürüklemez. Yani “Sessizlik”i kısaca özetlersek, hissettirdiği duygular tam olarak böyle.
Son birkaç sezondur izlediğim en başarılı oyunlardan biriydi Sessizlik. Oyuncu performansları, oyun metni, dekor… Bu oyun bana “Türkiye’de iyi ki böyle bir sanat var hatta iyi ki sanat var” dedirtti.
Cumbira Lordu Silence ve ağabeyinin sürgüne yolladığı Fransız Prensesi Ymma, İngilitere Kralı Ethelred tarafından zorla evlendirilir. Ancak, Ethelred, birdenbire Ymma’ya aşık olur ve Ymma, kocası Lord Silence’ın küçük sırrını öğrenir. Sessizlik, şiddet ve gaddarlığın hüküm sürdüğü karanlık çağ İngiltere’sinde geçen tarihsel bir komedi olarak özetlenmiş. Tarihsel sözcüğü, kesinlikle sizi yanılgıya düşürmesin çünkü oyun içerisinde didaktik bir dil kullanılmamış. Metin son derece başarılı ve komikti.
Her tiyatro oyununda olduğu gibi burada da pek çok olgu ile karşılıyorsunuz; din, cinsellik, aşk, nefret, kadın – erkek ikilemi ve güç… Sonra birden, “cinsiyetin çizdiği sınırlar nerede başlayıp nerede bitiyor”, “geleneklerimizden vazgeçersek dünyayı yerinde mi oynatmış olacağız”, “temel değerlerimiz neden bu kadar önemli” gibi soruların cevaplarını düşünürken buluyorsunuz kendinizi.
İşte tüm bunlar müthiş performanslarla birleşince, ortaya da böyle başarılı bir tablo çıkıyor. Oya Akar ve Funda Eryiğit’in performansları tek kelimeyle harikaydı. Süleyman Altınsev, Münir Can Cindoruk, Savaş Özdemir ve Nimet İyigün’de bir o kadar başarılı performanslarıyla sahnede göz doldurdular.
Ama en önemlisi ise kesinlikle dekor ekibiydi. Hiç şüphesiz en büyük alkışı da, sahne sahne değişen dekorun bu gizli kahramanları hak etti.
Sessizlik, sıra dışı metni ile bu sezonun en başarılı oyunuydu bana kalırsa. Özellikle Silence’ın içine düştüğü cinsiyet bunalımı hem komik hem de trajikti. Onun ağzından kısaca özetleyecek olursak;
“Şu hale bak! Ne karıma koca olabiliyorum, ne de adama kadın!”
Henüz Yorum Yapılmamış