Dün büyük bir heyecanla yazmış olduğum ve bugün izlemek için sabırsızlandığım Scream 4, nihayet vizyona girdi. Hemen erkek arkadaşımla birlikte bir alışveriş merkezine gidip, seansa son 5 dakika kala biletimizi aldık. O bileti alırken içimdeki büyük beklentiyi bir türlü bastıramadığımı itiraf etmeliyim. Çok şey bekliyordum Wes Craven ve ekibinden. Beklentim Scream 4’ün, diğer 3 filmin üzerine çıkması değildi elbette. Sadece gelişen teknolojiyle birlikte, devam filmlerinin ilerlemesi gereken yerde her seferinde geriliyor olması beni biraz korkutuyordu. Çünkü daha önce bahsettiğim gibi, Scream serisinin ben de ki yeri çok çok ayrı ve bunu ancak benim gibi Scream tutkunları anlayabilir. Her devam filmi için barındırdığım bu haklı endişe, sinema salonundaki koltuğa otururken yerini büyük bir beklentiye bırakmıştı. Wes bu işi bence başarılı bir şekilde kotarmıştı, bundan emindim.
Ve haklı çıkmayı bazen çok seviyorum. Wes Craven gerçekten iyi bir iş yapmış. Filmi bugün izleyenler diğer 3 filmden bir farkı olmadığını düşünüp, hangi büyük beklentiden bahsettiğimi anlamayabilirler. İşte tam da bu, diyerek cevap verebilirim onlara. Diğer 3 filmden bir farkı olmaması, günümüzün abartılı cinayet sahnelerinden uzak durarak, çekildiği dönemden fazla uzaklaşmamış olması, beklentilerimi fazlasıyla karşıladı. Wes Craven, 3D teklifini geri çevirerek çok doğru bir karar vermiş. Elbette ki tamamen 90’lı yılları yaşatmıyordu film. Karakterlerin iPhone’ları, Facebook ve Twitter’dan bahsetmeleri 2011’de olduğumuzu hatırlatıyordu bizlere.
Benim Scream serisinde en çok hoşuma giden şeylerden biri, sürükleyiciliğini koruyabiliyor olması. Neredeyse günlük yaşamı tamamen unutturuyor ve film de ki mantık hatalarını çok güzel bir şekilde yediriyor. Ancak film bittiğinde aklınıza geliyor ve tabi iş işten geçmiş oluyor.
Bana göre bu filmin, diğer seri katilli filmlerden oldukça güzel farklar barındırıyor olması da, seriyi çekici kılanlar arasında. Film içinde film gibi ama sanki gerçek bir hikayeden uyarlama bir senaryoyu izliyormuş hissini izleyicilere bir arada sunuyor ve bunu göze batmayacak bir şekilde yapıyor. Kendi içindeki hikayesi aynı zaman da film de yer alan başka bir filmin de hikayesi. Olayları bir şekilde buna bağlayarak bir dizi cinayet gerçekleşiyor ve final elbette ki bir çok izleyiciyi şaşırtıyor.
Wes Craven’in bu filmde en çok hoşuma giden tavrı ise, hem günümüz korku filmleriyle (Saw 4), hem de kendisiyle rahatlıkla dalga geçebiliyor olması. Ama dediğim gibi, hiçbir şeyin abartısına kaçmadan, sade ve sürükleyici bir seri katil filmi nasıl olur herkese göstermiş. Daha önce ki yazımda Wes Craven için yaptığım “klasik” adam benzetmesi de hala geçerliliğini koruyor. Buna film de sıkça rastlamak mümkün.
Müthiş kanlı, kafaların, kolların ve tüm iç organların sağa sola fırladığı korku filmlerinin aksine, beyin fırtınalarına gerek duyulmaksızın nasıl sürükleyici olunur göstermiş bize Crevan. Mide bulandırmaktansa, adrenalin salgılayıp biraz stres atıp, eğlendirmeyi amaçlayan başarılı bir film. Aynı zamanda film de ki karakterler gibi kendinizi cinayeti çözmek için kafa patlatırken buluyorsunuz. Bu da filmin başarısını gösteren unsurlar arasında.
Ne seks sahnesi, ne vurucu bir soundtrack’i ne de müthiş görsel efektleri var Scream 4’ün. Sadece diğer 3 filmin devam filmi hepsi bu.
Henüz Yorum Yapılmamış